Çocuk yetiştirmek, onlar için yaptığımız en önemli yatırımdır. Bizim çocuk yetiştirme tutumumuz onların gelecekte nasıl biri olacağını etkileyen en önemli etmenlerdendir. Bu yüzden çocuklara sınır koymak son derece önemlidir. Sınır koymayı ele alırken dört farklı alan olarak değerlendirmeliyiz. Bedensel, ruhsal, bilişsel ve toplumsal. Bu dört ana dal aslında kişiyi, o kişi yapan değerlerdir. Bedensel sınırlar, kişinin bedensel olarak yapabileceklerinin kapasitesi olarak değerlendirilebilir. Aynı zamanda zekanın da sınırları vardır. Ruhsal olarakta kişinin belli bir kapasitesi ve sınırı vardır. Bunun dışında toplumsal sınırlarımız da vardır. Bunun dışında toplumsal sınırlarımız da vardır. Kişinin sınırlarının farkında olması bu sınırların geliştirilmesi için de bize farkındalık kazandırır. Örneğin: zekamızın farkında olarak onu gelişterebiliriz.

Günümüzde yaşadığımız toplumsal birçok sorun aslında çocukluk yıllarımızdaki sınır problemlerinden doğmaktadır.  Örneğin: bilet sırasında bekleyen kuyruk olmuş insanları hiç önemsemeden önüne geçen birini düşünün, buna bile uymakta zorlanan insanlar olabilir. Aslında bu da sınırlarla ilgili çocuklukta yaşanan sorunlardan kaynaklı olabilir.

Günümüzde anne-babalar genel olarak “ çocuklukta anne-babam beni çok sıktı,  ben çocuğumu sıkmayacağım şeklinde düşünebilmektedir. Bu düşünce tarzı ile çocuğa sınırsız bir özgürlük tanımakta ve sınır koymamaktadır. Oysa ki; sınırlar da kişiye özgürlüğü getirmektedir. Kırmızı ışık, baktığımızda bir sınırdır; ama bizi korumak ve sağlıklı kalabilme özgürlüğümüzü de sağlayan bir sınırdır.

Sınır koyma konusunda anne-babalar zaman zaman zorluklar çekmektedir. Anne-babaların sınır koymakta zorlanırken çocuklarına kıyamadıklarını, ona sınır koymanın onun bireyselliğine zarar vermek olarak gördüklerini ya da çocuklarının “lider ruhlu” olduğunu o yüzden kararlarını kendisinin verebileceğini söylemektedirler. Aslında bu noktada çocuklar hem kendilerini hem de çevredekileri olumsuz etkilemektedir.

Sınır sorununa bir örnekle bakacak olursak: Ödevini yaparken cevap anahtarından bakan bir çocuğu düşünelim. Böyle bir durumda anne-babalar çocuğun cevap anahtarını alamadıklarını çünkü çocuğun buna izin vermediğini söyleyebilirler. Bu noktada aslında anne-babalar çocuktan izin almak zorunda değildir. Çocuğun; ödevimi yapıyorum ne güzel anne-babamı da kandırdım duygusunu yaşamasını sağlamak son derece yanlıştır.  Bunun yerine, bu durumu farkettiğimizde çocuğa tamam ödevini yapmışsın ama ben yine de içimin rahat etmesi için bunu tekrar yapmanı istiyorum diyerek, cevap anahtarını alıp odadan çıkılmalıdır. Bu noktada çocuğumuzu denetlemek bizim sorumluluğumuzdadır.

Peki sınır nasıl konulmalıdır ?

Sonuç olarak, çocuklara sınırlar koymak, onların güvenliği ve sağlıklı bir gelişim göstermeleri için önemlidir. Ancak sınırların net, tutarlı, çocuğun gelişimine uygun ve özgürlüğü kısıtlamayan şekilde belirlenmesi gerekmektedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir